Tıbbi Uygulama Hatalarında (Malpraktis) Hukuki Sorumluluk
Tıbbi uygulama hataları, yaygın adıyla malpraktis, Türk Tabipler BiriliÄŸi’nin Hekimlik Meslek EtiÄŸi Kuralları’nın 13. Maddesinde tanımlanmıştır. Buna göre malpraktis, “Bilgisizlik, deneyimsizlik ya da ilgisizlik nedeniyle bir hastanın zarar görmesi ‘hekimliÄŸin kötü uygulaması’ anlamına gelir.” Ayrıca Dünya Tabipler BirliÄŸi’nin 1992 tarihli Tıpta Yanlış Uygulama Konulu Duyurusu’nda ise “Tıbbi yanlış uygulama (malpraktis), doktorun tedavi sırasında standart uygulamayı yapmaması, beceri eksikliÄŸi veya hastaya tedavi vermemesi ile oluÅŸan zarardır.” ÅŸeklinde tanımlanmıştır.
Tıbbi uygulama hataları kavramının içerisine “hizmetleri sunan hekim, hemÅŸire ve ilgili yasaya göre hastaya müdahale yetkisi bulunan fizyoterapist, psikolog veya diyetisyen gibi saÄŸlık personelinin, öneri ve/veya uygulamaları sonucu, hastalığın normal sonucunun dışına çıkarak, iyileÅŸmesinin gecikmesinden hastanın ölümüne kadar geniÅŸ yelpazedeki koÅŸulların” tamamı dahil edilebilir.
Hekimlerin tıbbi müdahaleleri sonucunda oluÅŸan zararlar nedeniyle hekimin veyahut saÄŸlık personelinin (i) cezai sorumluluÄŸu, (ii) hukuki sorumluluÄŸu, (iii) disiplin sorumluluÄŸu gündeme gelir. Bu yazının konusu hukuki sorumluluk olup cezai sorumluluk ve disiplin sorumluluÄŸu konularına deÄŸinilmeyecektir.
Bahsi geçen zararlardan hekimin ya da saÄŸlık personelinin sorumlu tutulabilmesi için öncelikle oluÅŸan zararın tıbbi uygulama sonucunda oluÅŸan “komplikasyon” (istenmeyen durum) mu yoksa tıbbi uygulama hatası mı olduÄŸunun ayırt edilmesi gerekir. Tıbbi müdahalelerin niteliÄŸi itibariyle, dikkat ve özen yükümlülüÄŸüne, hekimlik mesleÄŸinin gerekliliklerine ve modern tıbba uygun olarak yerine getirilmesi ihtimalinde dahi bir zararın vukuu bulması muhtemeldir. Bu zararlar tıp biliminde “komplikasyon” olarak adlandırılırken hukuki anlamda “izin verilen risk” olarak kabul edilir. Tıbbi müdahale sonucunda komplikasyonların ortaya çıkması halinde, hekimin veyahut saÄŸlık personelinin bu zararlardan sorumlu tutulması mümkün deÄŸildir.
Tıbbi uyguluma hatası sonucu hukuki sorumluluÄŸun temelinde hasta ile hastane ya da hekim arasındaki vekâlet benzeri sözleÅŸmeye aykırılık ya da idarenin hizmet kusuru yatar. Vekâlet benzeri sözleÅŸme hastanın hekim tarafından muayene edilmesi ile birlikte kurulmuÅŸ sayılır. Vekâlet sözleÅŸmelerinin niteliÄŸi gereÄŸince vekil (konumuzda hekim ya da hastane) herhangi bir sonuç taahhüdünde bulunmaz. MeÄŸerki diÅŸ hekimliÄŸi ya da estetik müdahale gibi sonuç taahhüdü içeren eser sözleÅŸmesine iliÅŸkin olsun. Bu sebeple hekim ya da saÄŸlık personelinin, istenilen sonuca ulaşılamadığı gerekçesiyle sorumlu tutulması söz konusu deÄŸildir. Ancak vekâlet sözleÅŸmesi gereÄŸince hekimin anılan iÅŸi özen ve sadakat yükümlüÄŸü altında yerine getirmesi kendisinden beklenir. Vekalet sözleÅŸmesi kavramından anlaşılması gereken, hekimin sözleÅŸmenin kurulması ile birlikte hastalığın teÅŸhis edilmesi, tedavi edilmesi, hastanın hastalıktan en az etkilenmesi ve sair hususlarda elinden gelenin en iyisini yapmasıdır. Bu anlamda hekimin kusurunun tespiti için getirilen kıstas, aynı uzmanlık alanında, aynı koÅŸullarda ortalama bir hekimin göstereceÄŸi dikkat ve özendir. Bu “ortalama performans”ın altındaki durumlarda hekimin sorumluluÄŸu gündeme gelebilecektir. “Prof Dr. Gürsel Çetin’e göre tıbbi kusur; o günkü genel kabul görmüÅŸ tıbbi uygulama standartları çerçevesinde ortalama bilgi düzeyi, beceri, dikkat ve özene sahip bir hekimin göstermesi gereken davranış ÅŸeklinin gösterilmemesidir.”
Hekimin veya saÄŸlık personelinin sorumluluÄŸunu etkileyen faktörlerden birisi de aydınlatılmış onamdır. Aydınlatılmış onam, hastanın ve/veya yasal temsilcisinin tedavi süreci, tedavi sonucunda oluÅŸabilecek komplikasyonlar ve olası riskler ve sonuçlar hakkında bilgilendirilmesi ve rıza/rızalarının alınmasıdır. Tıbbi müdahale ancak hastanın veya veli/vasisinin rızasıyla yapılabileceÄŸinden, hekimin hastayı ya da yasal temsilcisini müdahale hakkında yeterli ÅŸekilde aydınlatmaması ve rızasını almaması durumunda hekimin tıbbi müdahale sonucu ortaya çıkan olumsuz durumdan kusuru bulunmasa dahi sorumluluÄŸu söz konusu olacaktır. Ancak acil durumlar ve kamu yararı söz konusu olduÄŸunda aydınlatılmış onamın varlığı aranmayacaktır.
Unutulmamalıdır ki, hastanın onam vermesi, tıbbi uygulama hatalarına karşı hekimi ve saÄŸlık personelini korumaz. EÄŸer hekim yetkisini aÅŸan bir müdahalede bulunmuÅŸsa, iÅŸlemi uygun olmayan koÅŸullarda uygulamışsa, ortaya çıkan komplikasyonları öngörerek gereken önlemleri almamışsa, güncel bilimsel kurallara ve geçerli tıbbi yöntemlere uymayacak ÅŸekilde gerçekleÅŸtirmiÅŸse ortaya çıkan olumsuz sonuca yol açan kiÅŸisel bir özen ve dikkat eksikliÄŸinden kaynaklanan bir durum söz konusu ise hastadan alınan aydınlatılmış onam, hekimi hukuki açıdan korumayacaktır.
Tıbbi uygulama hatalarına, kamu hastanelerinde, kamu hekimleri sebep oldu ise bu durumda idarenin hizmet kusuru gündeme gelecek ve doÄŸrudan hekim ya da saÄŸlık personelinin aleyhine dava açılamayacaktır. Bu durumda idari mahkemelerde tam yargı davası açılmalıdır. Yargılama sonucunda ortaya çıkan zarardan idarenin sorumlu olduÄŸuna karar verilmesi halinde idare zararı tazmin edecek daha sonra kusurlu kamu çalışanlarına (hekim ve/veya saÄŸlık personeli), kusurları oranında rücu edecektir.
Tıbbi uygulama hataları özel hastaneler veya özel muayenehanelerde meydana geldiÄŸinde ise görevli mahkeme asliye hukuk mahkemeleri olacak, açılacak tazminat davası doÄŸrudan hekim aleyhine açılabileceÄŸi gibi hekimin yanında özel hastanenin de Türk Borçlar Kanunu’nun 66. maddesinde düzenlenen “adam çalıştıranın sorumluluÄŸu” kapsamında müteselsil sorumluluÄŸu gündeme gelebilecektir.
Sonuç olarak; tıbbi uygulama hataları söz konusu olduÄŸunda hekimin ve/veya saÄŸlık personelinin eylemleri sebebiyle hukuki sorumluluÄŸu söz konusu olabilecektir. Hekimin ve/veya saÄŸlık personelinin kamu çalışanı olması durumunda görevli mahkeme idari mahkeme ve açılacak dava tam yargı davası, özel hastane yahut özel muayenehaneler söz konusu olduÄŸunda görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi ve açılacak dava tazminat davası olacaktır. Bu davalarda maddi ve manevi zararlar talep edilebilir. Tıbbi müdahale sonucunda ortaya çıkan olumsuz sonucun tazmin edilebilirliÄŸi hususunda ise hekimin ya da saÄŸlık personelinin kusurunun varlığı, aydınlatılmış onamın varlığı, olumsuz sonucun izin verilen risk kapsamında mı yoksa tıbbi uygulama hatası mı olduÄŸunun önem taşımaktadır.