T.C. Yargıtay 22. Hukuk Dairesi
Esas No:2015/4353 Karar No:2016/9604 K. Tarihi:4.4.2016
Y A R G I T A Y Ä° L A M I
MAHKEMESÄ° : 1. Ä°ÅŸ Mahkemesi
DAVA : Davacı- karşı davalı, kıdem, ihbar tazminatı, fazla mesai, ulusal bayram ve genel tatil, yıllık izin ile ücret alacaklarının ödetilmesine karşı davalı ise ihbar tazminatının tahsiline karar verilmesini istemiÅŸtir.
Mahkeme, asıl davayı kısmen hüküm altına almış karşı davayı reddetmiÅŸtir.
Hüküm süresi içinde taraflar avukatları tarafından temyiz edilmiÅŸ olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereÄŸi konuÅŸulup düÅŸünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı-karşı davalı isteminin özeti:
Davacı-karşı davalı vekili, müvekkilinin davalı-karşı davacıya ait iÅŸyerinde 13/06/2007-23/08/2013 tarihleri arasında proje sorumlusu olarak kesintisiz çalıştığını, müvekkilinin ağır ve karşılığı ödenmeyen çalışmaları nedeniyle rahatsızlanıp iÅŸten ayrılmak isteÄŸini bildirmesine raÄŸmen ÅŸirket tarafından kabul edilmediÄŸini, bu arada ÅŸirketin genel müdürü tarafından sürekli mobbing uygulanarak taciz edildiÄŸini, müvekkilinin merkezde çalıştığı halde her yıl kıdem tazminatı süresini engellemek için iÅŸe giriÅŸ çıkış yapmış gibi gösterdiÄŸini, bazı aylar proje sorumlusu gösterirken bazı aylarda alüminyum doÄŸramacı olarak gösterildiÄŸini, müvekkilinin maaşını, fazla mesai ücretlerini, yıllık izin ücretlerini alamadığı gibi iÅŸyerinde aÅŸağılama, hakaret ve mobbinge maruz kaldığı için iÅŸ akdini feshetmek zorunda kaldığını belirterek kıdem-ihbar tazminatı ile bir kısım iÅŸçilik alacaklarının davalı-karşı davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiÅŸtir.
Davalı-karşı davacı cevabının özeti:
Davalı-karşı davacı vekili, taraflar arasındaki iÅŸ akdinin davacı-karşı davalı tarafından hiçbir gerekçe gösterilmeksizin istifa dilekçesi verilmek suretiyle sonlandırıldığını ve bu nedenle ihbar öneline uyulmaksızın akdin feshedilmesinden dolayı ihbar tazminatı alacağının davacı-karşı davalıdan tahsilini, ayrıca karşı davanın reddini talep etmiÅŸtir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkiÅŸi raporuna dayanılarak, tarafların ihbar tazminatı taleplerinin reddine, davacı-karşı davalının diÄŸer taleplerinin ise kabulüne karar verilmiÅŸtir.
Temyiz:
Kararı taraf vekilleri temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, tarafların aÅŸağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiÅŸtir.
2-Taraflar arasında öncelikle çözümlenmesi gereken uyuÅŸmazlık, davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için gerekli ÅŸartları taşıyıp taşımadığı noktasında toplanmaktadır.
01.10.2011 tarihinde yürürlüÄŸe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 107. maddesiyle, mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nda yer almayan yeni bir dava türü olarak belirsiz alacak ve tespit davası kabul edilmiÅŸtir.
6100 sayılı Kanun'un 107. maddesine göre,"(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut deÄŸerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceÄŸi veya bunun imkânsız olduÄŸu hâllerde, alacaklı, hukuki iliÅŸkiyi ve asgari bir miktar ya da deÄŸeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.
(2) Karşı tarafın verdiÄŸi bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya deÄŸerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduÄŸu anda davacı, iddianın geniÅŸletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiÅŸ olduÄŸu talebini artırabilir.
(3) Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiÄŸi hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduÄŸu kabul edilir."
Hükümet tasarısında yer almayan bu madde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonu tarafından, esasen baÅŸtan miktar veya deÄŸeri tam tespit edilemeyen bir alacakla ilgili hak arama durumunda olan kiÅŸinin, hukuk sisteminde karşılaÅŸtığı güçlüklerin bertaraf edilerek hak arama özgürlüÄŸü çerçevesinde mümkün olduÄŸunca en geniÅŸ ÅŸekilde korunmasının saÄŸlanması gerekçesi üzerinde durularak ihdas edilmiÅŸ ve nihayetinde kanunlaÅŸmıştır.
Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuÅŸmazlığa konu alacağın miktar veya deÄŸerinin tam ve kesin olarak davacı tarafca belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hali, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine raÄŸmen miktar veya deÄŸerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkansızlığa dayanmalıdır.
Madde gerekçesinde "Alacaklının bu tür bir dava açması için, dava açacağı miktar ya da deÄŸeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmamalı ya da bu objektif olarak imkânsız olmalıdır. Açılacak davanın miktarı biliniyor yahut tespit edilebiliyorsa, böyle bir dava açılamaz. Çünkü, her davada arandığı gibi, burada da hukukî yarar aranacaktır, böyle bir durumda hukukî yararın bulunduÄŸundan söz edilemez. Özellikle, kısmî davaya iliÅŸkin yeni hükümler de dikkate alınıp birlikte deÄŸerlendirildiÄŸinde, baÅŸtan tespiti mümkün olan hâllerde bu yola baÅŸvurulması kabul edilemez." ÅŸeklindeki açıklamayla, alacağın belirli veya belirlenebilir nitelikte olması durumunda, belirsiz alacak davası açılarak bu davanın saÄŸladığı imkanlardan yararlanmanın mümkün olmadığına iÅŸaret edilmiÅŸtir.
Alacağın hangi hallerde belirsiz, hangi hallerde belirli veya belirlenebilir olduÄŸu hususunda kesin bir sınıflandırma yapılması mümkün olmayıp, her bir davaya konu alacak bakımından somut olayın özelliklerinin nazara alınarak sonuca gidilmesi gereklidir.
6100 sayılı Kanun'un 107/2. maddesinde, sorunun çözümünde yol gösterici mahiyette kriterlere yer verilmiÅŸtir. Anılan madde fıkrasında, karşı tarafın verdiÄŸi bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya deÄŸerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduÄŸu anda davacının, iddianın geniÅŸletilmesi yasağına tâbi olmaksızın davanın başında belirtmiÅŸ olduÄŸu talebini artırabileceÄŸi hüküm altına alınmış, madde gerekçesinde de "karşı tarafın verdiÄŸi bilgiler ve sunduÄŸu delillerle ya da delillerin incelenmesi ve tahkikat iÅŸlemleri sonucu (örneÄŸi bilirkiÅŸi ya da keÅŸif incelemesi sonucu)" belirlenebilme hali açıklanmıştır.
Davacının alacağının miktar veya deÄŸerini belirleyebilmesi için elinde bulunması gerekli bilgi ve belgelere sahip olmaması ve bu belgelere dava açma hazırlığı döneminde ulaÅŸmasının da (gerçekten) mümkün olmaması ve dolayısıyla alacağın miktarının belirlenmesinin karşı tarafın elinde bulunan bilgi ve belgelerin sunulmasıyla mümkün hale geleceÄŸi durumlarda alacak belirsiz kabul edilmelidir.
Sırf taraflar arasında alacak miktarı bakımından uyuÅŸmazlık bulunması, talep sonucunun belirlenmesinin davacıdan beklenemeyecek olması anlamına gelmez. Önemli olan objektif olarak talep sonucunun belirlenmesinin davacıdan beklenemeyecek olmasıdır. Sadece alacak miktarının taraflar arasında uyuÅŸmazlık bulunması ya da tartışmalı olmasının belirsiz alacak davası açılması için yeterli sayılması halinde, neredeyse tüm davaların belirsiz alacak davası olarak kabulü gerekir ki, bu da kanunun amacına aykırıdır. Çünkü, zaten uyuÅŸmazlık bulunduÄŸu için dava açılmakta ve uyuÅŸmazlık mahkeme önüne gelmektedir.
Önemli olan davacının talebini belirli kılacak imkâna sahip olup olmadığıdır. Burada, alacağın belirlenebilir olması ile ispat edilebilirliÄŸinin de ayrıca deÄŸerlendirilmesi gerektiÄŸi unutulmamalıdır. Davacının talep ettiÄŸi alacağı belirlenmesi objektif olarak mümkün, ancak belirlyebildiÄŸi alacağını ispat etmesi, kanunun öngördüÄŸü ÅŸekilde ispatı (elindeki delillerle) mümkün deÄŸilse, burada da belirsiz alacak davası açılacağından söz edilemez. Çünkü, bir alacağın belirlenmesi ile onun ispatı ayrı ÅŸeylerdir. Davacı, talep konusu yaptığı alacağını çok net ÅŸekilde belirleyebilir; ancak her zaman onu ispat edecek durumda olmayabilir. Aksinin kabulü, her ispat güçlüÄŸü olan alacağı belirsiz alacaÄŸa dönüÅŸtürmek gibi, hem kanunun amacına hem de genel ilkelere aykırı bir durumu ortaya çıkartabilir.
Alacağın miktarının belirlenebilmesinin, tahkikat aÅŸamasında yapılacak delillerin incelenmesi, bilirkiÅŸi incelemesi veya keÅŸif gibi sair iÅŸlemlerin yapılmasına baÄŸlı olduÄŸu durumlarda da belirsiz alacak davası açılabileceÄŸi kabul edilmelidir. Ne var ki, bir davada bilirkiÅŸi incelemesine gidilmesi belirsiz alacak davasının açılabilmesi için yeterli deÄŸildir. Bir davada bilirkiÅŸiye baÅŸvurulmasına raÄŸmen davacı dava açarken alacak miktarını belirleyebiliyorsa, belirsiz alacak davası açılamaz.
Kategorik olarak, belirli bir tür davanın veya belirli kiÅŸilerin açtığı davaların baÅŸtan belirli veya belirsiz alacak davası olduÄŸundan da söz edilemez. Belirsiz alacak davası, bu davaya iliÅŸkin ölçütlerin somut olaya uygulanarak belirlenmesi gerekir.
Hakime alacak miktarının tayin ve tespitinde takdir yetkisi tanındığı hallerde (Örn: 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu md 50, 51,56), hakimin kullanacağı takdir yetkisi sonucu alacak belirli hale gelebileceÄŸinden, davacının davanın açıldığı tarih itibariyle alacağın miktarını yahut deÄŸerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin imkansız olduÄŸu kabul edilmelidir. ÖrneÄŸin, iÅŸ hukuku uygulamasında Yargıtayca, fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının yazılı belgelere ve iÅŸyeri kayıtlarına dayanmayıp, tanık anlatımlarına dayanması halinde, hesaba esas alınan süre ve alacağın miktarı nazara alınarak takdir edilecek uygun oranda hakkaniyet indirimi yapılması gerekliliÄŸi kabul edilmektedir. Bu halde, ÅŸahit anlatımlarına dayanılarak hesaplanan alacak miktarından hakimin takdir yetkisine baÄŸlı olarak yapılacak indirim oranı baÅŸtan belirli olmadığından, alacak belirsiz kabul edilmelidir.
6100 sayılı Kanun ile birlikte, yukarıda belirtilen çerçevede belirsiz alacak davası açma imkanı tanınarak belirsiz alacaklar bakımından hak arama özgürlüÄŸü geniÅŸletilmiÅŸ; bununla baÄŸlantılı olarak da hukuki yarar bulunmadan kısmi dava açma imkanı sınırlandırılmakla birlikte, tamamen kaldırılmamıştır.
Zaman zaman, 6100 sayılı Kanun ile birlikte kabul edilen belirsiz alacak davası ile kısmi davaya iliÅŸkin yeni düzenlemedeki sınırın tam olarak tespit edilemediÄŸi, birinin diÄŸeri yerine kullanıldığı görülmektedir. Oysa bu iki davanın amacı ve niteliÄŸi ayrıdır. Alacak, belirli veya belirlenebilir ise, belirsiz alacak davası açılamaz; ancak ÅŸartları varsa kısmi dava açılması mümkündür.
Kanunun kısmi dava açma imkanını sınırlamakla birlikte tamamen ortadan kaldırmadığı da gözetildiÄŸinde, belirli alacaklar için, belirsiz alacak davası açılamasa da, ÅŸartları oluÅŸtuÄŸunda ve hukuki yarar bulunduÄŸunda kısmi dava açılması mümkündür. Aksi halde, sadece ya belirsiz alacak davası açma veya belirli tam alacak davası açma ÅŸeklinde iki imkandan söz edilebilir ki, o zaman da kısmi davaya iliÅŸkin 6100 sayılı Kanunun 109. maddesindeki hükmün fiilen uygulanması söz konusu olamayacaktır. Çünkü, belirsiz alacak davasında zaten belirsiz alacak davasının saÄŸladığı imkanlardan yararlanarak dava açılabilecek; ÅŸayet alacak belirli ise de, o zaman sadece tam eda davası açılabilecektir. Oysa kanun koyucunun abesle iÅŸtigal etmeyeceÄŸi prensibi gereÄŸi, anılan maddeyle kısmi davaya iliÅŸkin düzenleme yapıldığı düÅŸünülerek ve Kanundaki sınırlamalara dikkat edilerek kısmi dava açılabilecektir.
Bu noktada ÅŸu da açıklığa kavuÅŸturulmalıdır ki, ÅŸartları bulunmadığı halde dava dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı durumda davacıya herhangi bir süre verilmeden hukuki yarar yokluÄŸundan davanın reddi yoluna gidilmelidir. Çünkü, alacağın belirlenebilmesi mümkün iken, böyle bir davanın açılmasına Kanun izin vermemiÅŸtir. Böyle bir durumda, belirsiz alacak davası açmakta hukuki yarar yokluÄŸundan dava reddedilmeli, ek bir süre verilmemelidir. Zira, burada talep açıktır, bu sebeple 6100 sayılı Kanun'un 119/1-ÄŸ. maddesinin uygulanarak süre verilmesi mümkün deÄŸildir; aslında açılmaması gerektiÄŸi halde belirsiz alacak davası açılmış olduÄŸundan, bu konudaki eksiklik de süre verilerek tamamlanamayacağından, dava hukuki yarar yokluÄŸundan reddedilmelidir. Buradaki hukuki yarar, sonradan tamamlanacak nitelikte bir hukuki yarar deÄŸildir. Çünkü, dava açıldığında o sırada mevcut olmayan hukuki yarar, bunun da açıkça mahkemece bilindiÄŸi bir durumda, tamamlanacak bir hukuki yarar deÄŸildir. Aksinin kabulü, aslında açık olan talep sonucunun süre verilerek davacı tarafından deÄŸiÅŸtirilmesi ve bulunmayan hukuki yararın saÄŸlanması için davacıya ek imkan saÄŸlanması anlamına gelecektir ki, buna usûl bakımından imkan yoktur, böyle bir durum taraflar arasındaki eÅŸitlik ilkesine de aykırı olacaktır. Bunun yanında, ÅŸayet açılan davada asgari bir miktar gösterilmiÅŸse ve bunun alacağın bir bölümü olduÄŸu anlaşılmakla birlikte, belirsiz alacak davası mı yoksa belirli alacak olmakla birlikte kısmi dava mı olduÄŸu anlaşılamıyorsa, bu durumda 6100 sayılı Kanun'un 119/1-ÄŸ. maddesinin aradığı ÅŸekilde açıkça talep sonucu belirtilmemiÅŸ olacaktır. Talep, talep türü ve davanın niteliÄŸi açıkça anlaşılamıyorsa, talep muÄŸlaksa, aynı Kanun'un 119/2. maddesi gereÄŸince, davacıya bir haftalık kesin süre verilerek talebinin belirsiz alacak davası mı, yoksa kısmi dava mı olduÄŸunun belirtilmesi istenmelidir. Verilen bu süreden sonra, davacının talebini açıklamasına göre bir yol izlenmelidir. EÄŸer talep, davacı tarafından belirsiz alacak davası ÅŸeklinde açıklanmış olmakla birlikte, gerçekte belirsiz alacak davası ÅŸartlarını taşımıyorsa, o zaman yukarıdaki ÅŸekilde hareket edilmeli, hukuki yarar yokluÄŸundan dava reddedilmelidir. Açıklamadan sonra talep belirsiz alacak davası ÅŸartlarını taşıyorsa, bu davanın sonuçlarına göre, talep kısmi davanın ÅŸartlarını taşıyorsa da kısmi davanın sonuçlarına göre dava yürütülerek karar verilmelidir (Dairemizin 31.12.2012 tarih 2012/30463 esas 2012/30091 karar sayılı kararı).
6100 sayılı Kanun'un 110. maddesinde düzenlenen, davacının aynı davalıya karşı birbirinden bağımsız birden fazla asli talebini aynı dava dilekçesinde ileri sürmesi olarak tanımlanan davaların yığılması (objektif dava birleÅŸmesi) halinde, talep sayısı sayısı kadar dava bulunduÄŸu kabul edildiÄŸinden ve aynı Kanunun 297/2. maddesi uyarınca da her bir talep bakımından ayrı ayrı hüküm verilmesi gerektiÄŸinden, bu durumda da dava dilekçesinde ileri sürülen taleplerin belirsiz alacak olup olmadığının her bir talep bakımından ayrı ayrı deÄŸerlendirilmesi gerekecektir.
Tüm bu açıklamalar sonucunda ÅŸunu belirtmek gerekir ki, iÅŸ hukukundan kaynaklanan alacaklar bakımından baÅŸtan belirli veya belirsiz alacak davası ÅŸeklinde belirleme yapmak kural olarak doÄŸru ve mümkün deÄŸildir. Bu sebeple iÅŸ hukukunda da belirsiz alacak davasının açılabilmesi, bu davanın açılması için gerekli ÅŸartların varlığına baÄŸlıdır. EÄŸer bu ÅŸartlar varsa, iÅŸ hukukunda da belirsiz alacak davası açılabilir, yoksa açılamaz. Keza aynı ÅŸey kısmî dava için söz konusudur.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olayın özellikleri dikkate alınarak yapılan deÄŸerlendirmede;
Davanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 107.maddesi kapsamında açıldığı ÅŸüphesizdir. Fazla çalışma ve genel tatil alacakları yönünden, davacı-karşı davalı haftada kaç saat fazla çalışma yaptığını ve hangi genel tatillerde çalıştığını belirleyebilmekte ise de hakimin hesaplanan miktardan hangi oranda takdiri indirim yapacağını bilebilecek durumda deÄŸildir. Bu sebeple fazla çalışma ve genel tatil alacakları belirsiz alacak ve tespit davasına konu edilebilir. UyuÅŸmazlık konusu kıdem, yıllık izin ücreti, ücret alacakları bakımından, talep içeriÄŸinden açıkça anlaşıldığı üzere, davacı-karşı davalı çalışma süresini, ne kadar yıllık izin kullandığını, en son ödenen ücreti ve alması gerektiÄŸini iddia ettiÄŸi aylık ücret miktarını belirleyebilmektedir. Tazminat hesaplamasına esas alınacak aylık ücrete ek para veya parayla ölçülebilen sosyal menfaatleri de belirleyebilecek durumdadır. Dava konusu edilen alacakların gerçekte belirlenebilir alacak olmaları ve belirsiz alacak ve tespit davasına konu edilemeyecekleri anlaşılmakla, kıdem, yıllık izin ücreti ve ücret alacakları yönünden hukuki yarar yokluÄŸundan davanın usulden reddi gerekirken yazılı ÅŸekilde esasa girilerek karar verilmesi hatalı olmuÅŸtur.
3- Kabule göre de, davacı-karşı davalının hizmet süresine göre hak etmiÅŸ olduÄŸu 90 gün yıllık izin hakkı bulunduÄŸu ve dosyada mevcut izin formlarından 91 gün yıllık izin kullandığının anlaşılması karşısında, davacı-karşı davalının yıllık izin ücreti alacağına yönelik talebinin reddi gerekirken yazılı ÅŸekilde kabulüne karar verilmesi isabetsiz olmuÅŸtur.
Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 04.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.